Küresel bir zaman-mekan algısının yaşandığı postmodern çağda, postmodern sanatın zaman-mekan algısı da incelenmeye değerdir. Tarih, bellek ve zaman-mekan olguları “belirli” bir
geçmişin içinde yer almış olmasına rağmen, postmodern durumda “belirsiz” bir gelecek kurgusu
üzerinden yeniden sorgulanmışlar ve “sürekli şimdi burada”, “ne orada ne burada”, “hem orada
hem burada” olanın temsili, postmodern sanatın ana damarını oluşturmuştur.
Simüle edilmiş zaman-mekan kavramları, giderek eşzamanlılık tartışmalarına neden
olmuştur. Ne ki sorun salt zaman-mekan kavramlarının indirgenmesinde değil aynı zamanda
nesnel gerçeklik, kimlik ve kültürel bellek kavramlarını da içine alan geniş bir sarmalı
içermektedir. Alımlayıcı üzerinden çalışan postmodern paradigmalar, izleyicinin algı ve belleği
üzerinde yönelimsiz (stratejisiz) bir estetik oluşturma yolundadır. Bu yeni paradigmalar, sanat
yapıtının gerçeklikle kurduğu ilişkiyi, nesnel zaman
-mekan boyutundan kopararak, estetik ana
kurguyu, üst üste bindirilmiş ve hatta çökertilmiş zaman
-mekan algısına dönüştürmüştür. Yapıtın
belirli bir zaman-
mekan boyutunda oluşan anlamı tamamen dönüşmüş, kayıp anlam, puslu
zaman, tüketilmek için üretilen mekanlar ve sonuçta semiyotik bir söylem sanat yapıtının önüne
geçmiştir.
Zaman-mekan algıları ve buna koşut olarak dönüşen yeni estetik paradigmalar,
toplumsal dinamiklerden ve ideolojilerden ayrılamaz.
****************************************
In the postmodern era, characterized by a global perception of time and space, the understanding of time and space in postmodern art is worth examining. While history, memory, and the concepts of time and space were once confined to a “specific” past, in the postmodern condition, they have been re-evaluated through an “uncertain” future narrative. Representing the notion of “continuous presence here,” “neither there nor here,” and “both there and here,” the representation of the simultaneous has become the main vein of postmodern art. The concept of simulated time and space has sparked discussions on simultaneity. The problem lies not only in the reduction of time and space concepts but also in encompassing objective reality, identity, and cultural memory. Postmodern paradigms that work through the viewer aim to create an aesthetic without a clear direction or strategy on perception and memory. These new paradigms have transformed the relationship between the artwork and reality, detaching it from the objective dimensions of time and space and transforming the aesthetic narrative into a layered, even collapsed, perception of time and space. The meaning of the artwork, which was once confined to a specific time and space dimension, has completely transformed. Lost meaning, hazy time, spaces created for consumption, and ultimately a semiotic discourse have overshadowed the artwork.
Perceptions of time and space, and the consequent transformation of new aesthetic paradigms, are inseparable from social dynamics and ideologies.